Kitap, Rasim'in işini kaybetmesi ve iş aramasıyla başlıyor.
Daha sonra eski arkadaşı Hamdi'den iş isteyip alır. Kitap Rasim'in bu dönemdeki
gözlemlerini ve iş yerinde tanışacağı Raif efendinin ölümü üzerine eline geçen,
Raif efendinin gençlik yıllarında yaşadığı bir aşk öyküsü ile devam edip
sonlanmaktadır.
Öncelikle
bahsetmek isterim ki Kürk Mantolu Madonna ağza bir parmak bal çalan bir roman.
Ana karakterimiz Rasim'in Hamdi ve Raif efendinin ev ahalisi hakkındaki
görüşlerine umduğumdan daha az yer verilmiş. Aslında roman çok daha uzun
yazılabilecekken Kürk Mantolu Madonna hikayesinin daha ön planda kalabilmesi
uğruna, Rasim'in kişisel görüşlerinden feragat edilmiş.
Aşk
öykülerini kişisel olarak etkileyici bulmasam da gerçekten insanı içine
sürükleyen bir anlatımı var. Raif efendinin yaşadığı duygu sürüklenmelerini
bizzat kendim yaşıyormuşcasına hissedebildim, bu yönüyle kitap güzel bir dile
sahip diyebiliriz. Her ne kadar günümüz Türkçesinde kullanılmayan ya da aşina
olmadığımız bir çok kelime olsa da iyi yayın evlerinden çıkmış bir baskınından
okuduğumdan, bu gibi bilinmeme potansiyeli olan kelimeler için günümüz Türkçesindeki
karşılığını not olarak yazmışlar.
Kitabın
Kürk Mantolu Madonna ile ilgili olan bölümünden de bahsedecek olursak, çok
güzel bir doğu batı ayrımı sergiliyor. Raif efendi ile Maria'nın ilişkilerinin
başlangıcında, Maria'nın aşka ve ona ilgi gösteren birine karşı soğuk tutumuna
yönelik Raif efendinin tutumu, doğunun ile batının aşk tasvirleri arasındaki
farkı gözler önüne seriyor. Maria umursamaz, kimseye bağlanmayacak biri iken
Raif efendi, galeride gördüğü bir resim için bile gecelerce uykusunu kaçıracak,
hayal dünyasında bile kendisini tatmin edebilmesi ile tam bir doğu romantizmi
sergiliyor. Kitabı bu yönüyle de başarılı buluyorum.
Romanda
başarılı bulmadığım bir diğer nokta karakter çözümlemeleri. Ana karakterlerimiz
Raif efendi, Rasim ve Maria'nın düşünceleri ve davranışlarına hakimiz fakat yan
karakterler hakkında pek bir görüş belirtemiyoruz. Örneğin Rasim'in kaldığı
pansiyonun sahibi kadının kişiliği adına yapabileceğimiz tek yorum; bu kadın
belli bir yaşı geçtiğinden ötürü kendine uygun bir koca arama dürtüsüyle
hareket eder. Yan karakterlere biraz daha özen gösterilseydi, kurgulanmış bu
dünya daha gerçekçi ve kafamızda oturan bir hal alırdı. Bu yönden Dostoyevski en
sevdiğim yazardır. Ana karakteri ve onun bütün çevresini analiz edebiliyoruz
kitap bittiğinde.
Sonuç
olarak, kitap okuru içine çeken ve zaten sayfa sayısı az olan bu kitabı elinden
düşürmeden okumasını sağlıyor. Akıcılığı yönünden başarılı bulsam da daha
içinde yazılması gerekenler olduğunu düşünüyorum. Hak etmediği kadar kısa bir
kitap. Ayrıca Sabahattin Ali'nin aşk eksenindeki doğu-batı ayrımına yapmaya
çalıştığı vurgunun üstüne çok durarak yan karakterleri öksüz bıraktığını
söyleyebiliriz. Her şeye rağmen bu etkileyici romanı herkesin okumasını tavsiye
ederim.